İstanbul siluetinin Boğaziçi’den sonra ikinci önemli öğesi olan Haliç 1990’lı yıllardan başlayan küçük adımlar ile tekrar eski coğrafik güzelliğine ve kültürel gücüne dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Otel arazisinin Haliç’e bakan ön yüzü; Haliç’in Boğaziçi başlangıcı ve Kağıthane bitişine yönlenen iki farklı yöne sahiptir. Projede Haliç’e bakan bu iki farklı yön yapının formunun oluşumunda dikkate alınmıştır. Tasarımda kentin topoğrafik olarak çok güçlü bir noktasında konumlanacak yapının; bölgenin bugün var olan olumsuz fiziki koşullarını değiştirmeye öncü mimari ürünlerden biri olması amaçlanmıştır.
Ana formun kademelendirilmesi ile manzaraya dönük oda sayısının arttırılması hedeflenmiştir. İşletme konseptindeki tek tip odaların; kütlelerdeki titiz konumlandırılması ile odaların değişik manzara noktalarına yönlenmesi ve birbirlerinden “farklılaşma”sı sağlanmıştır. Bu sayede 214 oda kapasiteli otelin odalarının %93’ü Haliç manzarasından faydalanabilmiştir.
Batıya dönük cephelerde güneş kontrolü elemanları kullanılarak cephe hareketliliği sağlanmıştır. Ana kütleler arasında kalan açık alanlar ise restoran, giriş avlusu ve bahçeler gibi farklı işlevlerle değerlendirilmiştir. Otelin ana girişinin yer aldığı katta; resepsiyon, restoran, lobby bar, spor salonu,100 kişi kapasiteli 2 adet seminer salonu, fuaye ve 4 adet toplantı salonu yer almaktadır.